“Gelin bu çağrıya hep beraber icabet edelim”
AK Parti Grup Başkanvekili, AK Parti Çanakkale Milletvekili Bülent Turan TBMM Genel Kurulu'nda, 27. Dönem Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin erkene alınmasına dair önerge hakkında AK Parti Grubu adına söz alarak 20 dakikalık bir konuşma gerçekleştirdi.
26 Nisan 2018 12:28Ana Sayfa > Siyaset
Turan; “ Dünya 5’ten Büyüktür” diyerek küresel güçlerin karşısına dikilmek için,200 yıldır bu topraklar üzerinde oynanan operasyonları boşa çıkarmak için,24 Haziran’da yeni bir tarih yazmak için, Buyurun beraber mücadele edelim.Gelin, Cumhuriyet’in 100. yılında ülkemizi dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına sokalım. Gelin, 2023, 2053, 2071 hedefleri doğrultusunda 21. yüzyılı, Türkiye’nin yüzyılı yapalım. Tarih bizi çağırıyor. Tarih bağıra bağıra bizi çağırıyor. Gelin bu çağrıya hep beraber icabet edelim.
Turan konuşmasında şunları kaydetti; “Çatısı altında bulunmaktan büyük onur duyduğumuz Gazi Meclis, hiçbir parlamentoya nasip olmayacak şanlı bir geçmişe sahiptir.98. yıl dönümünü kutlayacağımız Gazi Meclisimiz, ülkesi işgale uğrayan bir milletin direnişinin sembolüdür.1920 yılında Osmanlı İmparatorluğunun başkenti olan İstanbul işgal edilip, Meclis-i Mebusan vekilleri tutuklanmaya başlayınca vatanın istiklâlini ve istikbalini milletimizin iradesinde gören vekillerimiz Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Ankara’da Büyük Millet Meclisi’ni açtılar.En yaşlı üye sıfatıyla Sinop mebusu Şerif Bey, Başkanlık koltuğuna çıkıp Meclis’in ilk toplantısını açtı.Şerif Bey,“Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum.”sözleriyle bir milletin istiklâline olan düşkünlüğünü dile getiriyordu.
Bizler de bugün Şerif Bey’in bahsettiği doğrultuda Meclis’in yani millet iradesinin onurunu layıkıyla temsil etmenin mücadelesini veriyoruz.Yeniden bismillah diyoruz.Bu Meclis, destansı bir mücadeleye öncülük etti.Kurtuluş Savaşını bizzat buradan idare etti.Savaşın ortasında bile milli iradeden ayrılmadı.Yöneticilerini en sert şekilde Meclis’te denetledi.Bir asır önce, savaş ortamında bile milli iradeden taviz vermedi.Yokluk ve yoksunluk içerisinde olan bir milletin öncülüğünü yaparak bütün dünyaya örnek olan bir Milli Mücadele gerçekleştirdi.Bugün Van’dan Çanakkale’ye, Trabzon’dan Mersin’e, Kars’tan İzmir’e kadar birsek, yüreğimiz bir atıyorsa, aynı dertte birleşiyorsak, aynı kıvancı paylaşıyorsak bundaki en büyük pay bu Meclis’indir.Bu Meclis’in şahsiyetli duruşu sayesinde Cumhuriyet kuruldu ve milletimiz bugünlere geldi.
“26. Dönem Meclisi büyük işler başardı”
Çalışmaya başladıktan birkaç ay sonra gerçekleşen 15 Temmuz darbesi karşısında dik bir duruş sergiledi.Dokunulmazlıkların kaldırılması, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş, İçzütük değişikliği gibi önemli konularda ağır bir yükün altına girdi ve işin hakkını verdi.
- Dönem Meclisi yaptığı işlerle milli iradenin hakkını vermiştir.
Tüm vekillerimize bu vesileyle bir kez daha teşekkür ederim.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra demokrasimiz kimi zorluklar yaşadı.
Çok partili siyasi hayata geçiş noktasında sıkıntılar yaşadık.
Ancak 14 Mayıs 1950’de deyim yerindeyse beyaz devrimle demokrasimiz çocukluk hastalıklarını aşarak olgun bir yapıya kavuştu.O günden bu yana seçimlerimizin hemen hepsi bir şenlik havasında geçti.Başka ülkelerde seçimler düşük katılımla gerçekleşirken, bizim ülkemizde yüksek oranlarda bir katılım gerçekleşti.Milletimiz sabah bayramlaşmaya gider gibi oy kullanmaya gitti.
En sıkıntılı anlarda, en zorlu krizlerde milletimiz demokrasiye sahip çıktı.
Acı hatıralarımız oldu.Darbelerle bu Meclis’in kapısına kilit vuruldu.
Başbakanlar hapsedildi, darağaçlarına yollandı.Ne yazık ki bunu alkışlayan vekiller oldu.
Darbecileri savunan siyasi partiler oldu.Millet iradesini temsil eden milletvekillerinin yerine bu sıralara darbeci askerler oturtuldu.Ama milletimizin iradesiyle bunların hepsini atlattık.
Günü geldiğinde sandık orta yere konulduğunda milletimiz sandığa gidip sivil siyaseti tercih etti.
Darbecileri tarihin çöp tenekesine gönderdi.
“Lider, milletine güvendi. Milleti de liderini yalnız bırakmadı.”
Millet iradesine kasteden bu hain eğilimlerin ortadan kalktığını düşündüğümüz bir dönemde asker üniforması giymiş hainler bir kez daha millet iradesine kastettiler.
Bu hain girişime karşı milletimiz meydanlarda direndiler.Tankların karşısına çıkıp milli iradenin namusunu yere düşürmediler.Gazi oldular, şehit düştüler ama Âkif’in İstiklâl Marşında tarif ettiği gibi, “mabedimizin eline namahrem eli değdirmediler”O gece iktidarıyla, muhalefetiyle Gazi Meclis’te bulunan vekillerimiz, milletimizin kendilerine verdiği yetkiyi bombalar ve kurşunlar altında ifa ederek görevini layıkıyla yerine getirdi.Parlamento tarihine adını altın harflerle yazdırdı.
26 gün boyunca milletimiz meydanlarda demokrasi nöbeti tutarak iradesine sahip çıktı.
Cumhurbaşkanımızın dirayetli duruşu, bütün milletimize, bizlere umut oldu.
Lider, milletine güvendi.Milleti de liderini yalnız bırakmadı.Bu tarihi döneme şahitlik etmiş milletvekilleri olarak bundan mutluyuz, gururluyuz.Son birkaç yıl devletimiz ve milletimiz açısından zorlu bir dönem oldu.PKK, uluslararası güçlerden de aldığı destekle ülkemizin bir bölümünde çukur terörü estirip, şehirleri yaşanmaz hale getirmeye çalıştı.DEAŞ, canlı bomba saldırılarıyla korku salmaya çalıştı.FETÖ, ülkemizi istikrarsızlaştırmak için darbe girişiminde bulunacak kadar gözünü kararttı.Bütün bu girişimler karşısında devletimiz bir beka sorunuyla karşı karşıya kaldı.Ancak milletimizin de desteğiyle bu tehlikeler bir bir atlatılıyor, atlatılmaya devam edilecek.Türkiye Cumhuriyeti, bugün kendi sınırlarını ülke içerisinde korumanın da ötesinde sınır ötesinde de terörün kökünü kurutmak için teröristleri takip edebilecek bir güce erişti.
Afrin zaferi böylesi bir mücadelenin sonucudur.Millet iradesinin, tam bağımsızlığın, kendi başına karar almanın zaferidir.
“Milletimizin orada biz siyasetçilere verdiği mesaj 16 Nisan referandumuna giden yolu açtı”
15 Temmuz’dan sonra siyaset kurumunun yaşadığı kriz, AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi tarafından sağlıklı bir şekilde analiz edilmiş ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin kabul edilmesine giden yol bu şekilde anlaşılmıştır.7 Ağustos’ta Yenikapı’da ortaya çıkan ruh, tarihi bir dönüşümün öncüsü olmuştur.Milletimizin orada biz siyasetçilere verdiği mesaj 16 Nisan referandumuna giden yolu açtı.16 Nisan’da milletimiz krizlere, darbelere yol açan bir sisteme son vermiş, kalıcı istikrar üreten, güçlü yürütme, güçlü yasama, güçlü yargı olacak şekilde demokrasiye kuvvet veren bir sistemin önünü açmıştır.Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, demokratik katılıma açık yapısıyla, millet iradesini gerçek anlamda yansıtmasıyla demokrasimize ivme kazandıracak.
Artık seçim sonrası yönetim krizleri yaşanmayacak.Siyasi partilerin anlaşmazlığından dolayı günübirlik hükümetler kurulmayacak.İstikrar, sistemin esaslı unsuru olacak.Kalıcı istikrarla, sürdürülebilir ekonomik politikalarla ülke giderek kalkınacak.Artık seçimden sonra krizler yaşanmayacak, seçim akşamı hükümet kurulacak.
“16 yıllık AK Parti döneminde uygulanan ekonomik politikalarla başta eğitim, sağlık, savunma sanayii olmak üzere birçok alanda ülkemiz adeta çağ atladı”
Bugün iş başında olan hükümetin de, Meclis’imizin de, Cumhurbaşkanımızın da meşruiyeti tartışmasızdır.Cumhurbaşkanımız, 10 Ağustos 2014’te %52 gibi güçlü bir halk desteğiyle Cumhuriyet tarihinin halk tarafından seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olma guruna sahiptir.
AK Parti, 1 Kasım 2015 seçimlerinde aldığı %49,5’luk oy desteğiyle hükümet kurmuştur.
Dolayısıyla bugün yönetimde bir sıkıntı olduğunu, siyasal açıdan bir tıkanmanın olduğunu ifade etmek gerçekleri saptırmaktır.Türkiye, ekonomisiyle, siyasal istikrarıyla, terörle mücadeledeki politikalarıyla geleceğe doğru güvenle yol alıyor.Öyle ki, 15 Temmuz’a rağmen, onca küresel operasyona rağmen ülkemiz, geçen yıl yakaladığı %7,4’lük ekonomik büyüme rakamıyla Çin ve Hindistan’ı geridebırakarak G20 ülkeleri arasında birinci sıraya yükseldi.AB ülkelerinin 3 katı oranında bir büyüme sergiledi.16 yıllık AK Parti döneminde uygulanan ekonomik politikalarla başta eğitim, sağlık, savunma sanayii olmak üzere birçok alanda ülkemiz adeta çağ atladı.2002’de toplam bütçemiz 120 milyar TL iken,Bugün sadece sağlık bütçemiz 127 milyar TL,Sadece eğitim bütçemiz 134 milyar TL olmuş durumda.Kişi başına düşen milli gelirimiz 3 bin 500 dolar seviyesinden 11 bin dolar seviyelerine geldi.
Başlı başına bu rakamlar bile bir yöneticilik başarısını ortaya koyuyor.
“1915 Çanakkale Köprüsü ile Ege ve Marmara ile Trakya ve Avrupa arasındaki ekonomik ilişkiler gelişiyor”
81 ilimizin her birinde birbirinden değerli yatırımlar yapıldı, yapılmaya devam ediliyor.
Sadece kendi şehrim olan Çanakkale’den vereceğim örnekler bile ekonomik büyümenin, marka şehir olmanın ne boyutlara vardığını ortaya koyuyor.1915 Çanakkale Köprüsü ile Ege ve Marmara ile Trakya ve Avrupa arasındaki ekonomik ilişkiler gelişiyor.Köprü, ulaşımı kısalttığı gibi bölgenin ekonomik hacmini artırıyor.Çanakkale Ezine Gıda OSB’de 8 bin istihdam hedefiyle çiftçimiz, sanayicimiz ile bir araya geliyor.OSB şartlarında üretim yapılması peynir ve süt ürünlerinin Avrupa’ya ihraç edilmesinin önünü açıyor.2018 Troia Yılı ile bölgenin kültür ve turizm çehresi değişiyor.Kazdağları, Assos, Bozcaada, Gökçeada her biri ayrı birer marka oldu.81 ilimizin sadece birinin bu boyutta olduğunu düşünün.16 yılda Türkiye’nin çehresi bu şekilde değişti.
“Türkiye, küçük bir ülke gibi düşünemez”
Türkiye, bu süreçte sadece kendi insanına değil, dünyanın her köşesinde yaşayan mazlumlara umut oldu.Evrensel vicdanın sesi oldu.Savaşlarla, yıkımlarla dünyaya nizam vermeye çalışan, kendi halkını bombalayanların karşısına dikildi.Adaleti, hürriyeti, bağımsızlığı dilinden düşürmedi.
Bugün eğer dünyanın herhangi bir yerinde acı çeken, ezilen, mağdur olan bir insana Türkiye ismi umut oluyorsa bundan hepimiz gurur duymalıyız.Türkiye demek artık sadece bu topraklar üzerinde yaşayan vatandaşlarımız değil.İsteseniz de istemeseniz de Türkiye artık küçük bir ülke olamaz.
Türkiye, küçük bir ülke gibi düşünemez.Mevlana’nın pergel metaforunda olduğu gibi bir ayağımız bu toprakların köküne basmalı, bir ayağımız da bütün cihanı dolanmalıdır.İçine kapanan, ufkunu Kars-Edirne arasına sıkıştıran bir ülke geleceğe doğru yol alamaz.
“AK Parti, ülkeyi ileriye taşımış, kalkınmada öncü bir güç olmuştur.”
AK Parti iktidarıyla yönetilen Türkiye’nin son 16 yılı Türk siyasi tarihinin altın sayfaları arasına yazılmıştır.Risk alan, günübirlik politikalar yerine uzun vadeli politikalar geliştiren,
2023, 2053, 2071 hedefleri gibi hedefler ortaya koyan vizyoner bir iktidar deneyimi Türkiye’de yaşanmıştır.AK Parti, ülkeyi ileriye taşımış, kalkınmada öncü bir güç olmuştur.
Ünlü bir hikâyedir.Hindistan’da fil yetiştiricileri, yavru filleri kalın bir zincirle kazığa bağlarmış.
Küçük fil önceleri tüm gücüyle zincirleri kırmaya çalışır ama kıramazmış.Yıllar geçip de fil güçlenince bu zincirlerini kırabilecek duruma gelirmiş ama uğraşamazmış.Çünkü fil zincirleri kıramayacağına kendisini şartlandırmıştır.Öğrenilmiş çaresizlik böyle bir şey işte.AK Parti olarak yıllarca bizlere öğretilmiş bu çaresizliği yendik.Türkiye’yi medeniyet coğrafyasıyla bir araya getirdik.
“Her seferinde sandıkta milletimizin gerekli dersi vereceğini söyledik.”
Bugünlere kolay gelmedik.Liderimiz cezaevine atıldı.
Milletvekili olması engellendi.Cumhurbaşkanı adayımız seçilmesin diye 367 ucubeleri üretildi.
Muhtıralar verildi.Kapatma davası açıldı.Darbe girişimleri atlattık.Her seferinde milletimizin arkamızda olduğunu bilerek, sadece milletimize güvenerek alnımızın akıyla bu işlerin içinden çıktık.
Bu krizlerin hiçbiri bizleri millete hizmet yolundan alıkoymadı.
Her seferinde milletimize gittik.Her seferinde sandıkta milletimizin gerekli dersi vereceğini söyledik.
5 genel seçim,3 yerel seçim,3 referandum,1 Cumhurbaşkanlığı seçimi atlattık.
Hepsini de kazanmanın haklı onurunu yaşadık.Ama bu onur mağrurlanmamıza sebep olmadı.
Milletimize sırtımızı dönmedik.Milletimize güvendik.Milletimizle yol yürüdük.
Sığındığımız tek liman milletimiz oldu.Şükürler olsun ki millet bizi yalnız bırakmadı.
,
“Ülkemizin son 16 yıllık iktidar deneyimi, bir yönetim başarısıdır.”
Şimdi bazıları çıkıp da “Türkiye yönetilemediği için erken seçime gidiyorsunuz” deyince insan şaşırmadan edemiyor.Bırakalım önceki dönemleri, sadece son birkaç yıla bakalım.
15 Temmuz gibi kanlı bir darbe girişiminin ardından ordusunu toparlayıp 40 gün sonra Fırat Kalkanı Harekâtını yapabilmiş bir siyasi iktidardan bahsediyoruz .İdlib’e operasyon yapan güçlü bir ordudan söz ediyoruz.Afrin’de şehir merkezine kadar teröristle mücadele eden, terörü kökünde kurutmayı amaç edinen bir iktidar var.Bunları yaparken yerli silah kullanan, uluslararası güçlere muhtaç olmadan yapıyoruz.Ekonomik açıdan hiçbir zorluk yaşamadan, Türkiye’nin büyüme rakamlarında rekor kırarak yapıyoruz.Kendi göbek bağımızı kendimiz kesiyoruz.Bu mu yönetim krizi?%50’lik halk desteğine sahip bir parti mi yönetim krizi yaşıyor?Ekonomiyi her geçen gün büyüten, küresel krizlere karşı sapasağlam duran bir ülke mi yönetim sıkıntıları yaşıyor?Bunlar sadece tebessüm etmemize yol açıyor.
“Bugüne kadar 63 seçim tecrübesi yaşadık”
Hepsi de demokrasimize katkı yaptı.Türkiye’nin gücüne güç kattı.Darbeler oldu. Darbe yönetimleri işbaşına geldi.Ama günün sonunda sandık kurulduğunda milletimiz seçimler yoluyla demokrasiyi tercih etti.O yüzden sandığa gölge düşürmek, yapılmamış seçimler üzerinden şimdiden şaibe oluşturmak demokrasiye ihanettir.Milletin iradesini şimdiden tanımamaktır.Milletin iradesini tanımayanlar, darbeciler oldular.O darbecileri de milletimiz her dönemde layık oldukları yere, tarihin çöp tenekesine yolladılar.
“OHAL’de seçim olmaz” iddiasıyla birileri söylenip duruyor”
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra mecburi sebeplerden ilan ettiğimiz Olağanüstü Hâl şartları henüz geçmiş değil.Daha geçenlerde birçok muvazzaf subay, FETÖ’cü oldukları için teslim oldular.
Sınırımızda bir terör devletçiği oluşturulmaya çalışılıyor.DEAŞ, FETÖ, PKK terör örgütleriyle aynı anda mücadele etmeye çalışıyoruz.Böylesi fevkalâde bir dönemde OHAL olmayacak da ne zaman olacak?Buna dayanarak dile getirilen “OHAL’de seçim olmaz” söylemi oldukça problemlidir.
Hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız arkadaşlar. Hepimiz bu ülkede yaşadık, yaşıyoruz.
1983’ten 2002’ye kadar yapılan seçimlerin hepsinde ya sıkıyönetim vardı ya da OHAL vardı.
OHAL, hangi seçimlerin gerçekleşmesine engel oldu?OHAL, terörle mücadeleye ilişkindir. Seçime dair hiçbir ilgisi yoktur.OHAL, başka bir şey seçim ayrı bir şey.“Yerim dar oynayamıyorum” demenin anlamı yok.Milletten korkmuyorsanız seçim sandığı orta yere konulacak.
“Yaşanan gelişmeler erken seçime gitmemizi zorunlu kıldı”
16 Nisan referandumunda milletimizin güçlü bir desteğiyle yönetim sistemi değişikliği sağlandı.
Yaşanan gelişmeler erken seçime gitmemizi zorunlu kıldı.Erken seçim tartışmalarının başlaması okun yaydan çıktığı anlamına geliyor.Erken seçim tartışmasıyla siyasi gündemi boğmak, siyaset kurumunu sıkıştırmanın doğru olmadığını düşündük.Bu şekilde siyasal belirsizlikler artmasından, milletimizin rahatsızlık duymasından dolayı bu seçim kararını aldık.Zaten “hazırız”, “hodri meydan”, “er meydanına buyurun” diyen ana muhalefet partisi değil miydi?
Neyden sakınıyorsunuz?Madem millet bizden bıkmış, bundan iyi fırsat mı var?
Buyurun 24 Haziran’da bizi mağlup edin.Buyurun AK Parti iktidarına son verin.
Ama seçim akşamı “kedi uzanamadığı ciğere mundar der” misali yine söylenmeyin.
Mazeret üretmeyin.Çalışın, üretin.Milletten korkmayın.Millet en büyük hakemdir.
“Seçimlere az kaldığına dönük bir eleştiri sıklıkla dile getiriliyor.”
Seçimlere 67 gün kala erken seçim kararı verildi.
Bakınız, ilginçtir 1995 yılında Cumhuriyet Halk Partisi, Doğru Yol Partisi ile erken seçim şartıyla ittifak kuruyor.Kaç gün içerisinde seçimlere gidiliyor, biliyor musunuz?
58 günde!Peki, siz yapınca iyi de biz yapınca neden anti-demokratik oluyor?
Siz aynı gündem içerisinde OHAL uzatma tezkeresini de görüşürken, OHAL altında seçime giderken iyi de biz yaptığımızda neden kötü?48 saat süre geçmeden önergeyi ne Komisyon’da ne de Meclis’te görüşemezsiniz diyorsunuz.Ama aynısını siz 1995 yılında yapmışsınız.Aramızda nasıl bir fark var? Bir şeyi eleştirdiğinizde tutarlı olmak zorundasınız.
“Zamanın ruhu, Cumhur ittifakı diyor”
Bu tutarsızlıklar karşısında artık Cumhuriyet Halk Partisi yerine Çelişkili Haller Partisi demek daha uygun olur herhalde.Dokunulmazlıkların kaldırılmasında evet oyu vereceğiz dediniz, evet mi dediniz, hayır mı dediniz belli değil.FETÖ’yle mücadelede varız dediniz, mücadele doğrultusunda atılan her adıma karşı çıktınız.Afrin operasyonunu destekliyoruz dediniz, ardından Afrin’in şehir merkezine girilmesin diye söylendiniz.Erken seçim önergesinin görüşülmesi için Danışma Kurulunda imza vermediniz ama dün Komisyonda önergeye evet oyu verdiniz.Allah aşkına siz ne dediğinizin, ne yaptığınızın farkında mısınız?2016 Ekim’de, 2017 Ekim’de Genel Başkanınız “erken seçime gidelim” diye söylendi.Bugün karşı mı çıkıyorsunuz, destekliyor musunuz, hâlâ anlamıyoruz.Türkiye 27. kez genel seçimlere gidecek.2. kez Cumhurbaşkanımız halk tarafından seçilecek.
Demokrasimiz bir kez daha ivme kazanacak.Bizler, şu ana kadar yaptıklarımızdan dolayı mutluyuz, gururluyuz.Bugün de kader ortaklığı yaptığımız Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhur ittifakı kurduğumuz için gururluyuz.Zamanın ruhu, Cumhur ittifakı diyor.Zamanın ruhu, Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor.
Yarın öbür gün tarih yazıldığında bir tarafta yerlilik ve millilik ekseninde vatan müdafaası verenler yer alacakken, diğer tarafta çelişkili hâlleriyle buna karşı çıkanlar yer alacak.
Şehit çocuklarının öcü alınıncaya dek,
Yetim çocuklarımızın hepsinin başı okşanıncaya dek,
Bizim mücadelemiz sürecek.
“Gelin bu çağrıya hep beraber icabet edelim”
Zalime karşı mazlumun hakkını savunmak için,Egemenlerin karşısında diz çökmeden mağdurun hakkını dile getirmek için,Evrensel vicdanın sesi olmayı sürdürmek için,“Dünya 5’ten Büyüktür” diyerek küresel güçlerin karşısına dikilmek için,200 yıldır bu topraklar üzerinde oynanan operasyonları boşa çıkarmak için,24 Haziran’da yeni bir tarih yazmak için,Buyurun beraber mücadele edelim.
Gelin, Cumhuriyet’in 100. yılında ülkemizi dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına sokalım.
Gelin, 2023, 2053, 2071 hedefleri doğrultusunda 21. yüzyılı, Türkiye’nin yüzyılı yapalım.Tarih bizi çağırıyor. Tarih bağıra bağıra bizi çağırıyor.Gelin bu çağrıya hep beraber icabet edelim.”
Cemil Serden